top of page

4 DAKİKADA 2024

  • Yazarın fotoğrafı: Ayşe PELİKLİ
    Ayşe PELİKLİ
  • 21 Ara 2024
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 5 Nis


ayşe pelikli

Bu sitedeki ilk yayınım olan Günbatımı Yalanında biraz değinmiştim şu konuya: Güneş ortadan kaybolup yeniden görünmeye başlayınca 1 gün doldu dememiz ve bu döngü 365 gün tekrar edilince 1 yıl olduğunu düşünmemiz bazen komik geliyor. Ama iyi ki de sınırlamışız bazı şeyleri. İyi ki de bölmüşüz. Hani bir işi küçük parçalara ayırınca daha kolay tamamlarsın ya. Bu da öyle bir şey. Bütün bir ömrü yıllara ayırınca daha kolay yönetiyoruz. Hem yenilik enerjisi aktifleşiyor. Sanki her şeye sıfırdan başlamak için bir şans geçiyor elimize. Yeni bir eşyaya gösterilen ilgi gibi, özen gibi. “Bu daha yeni” diyoruz, “bozmayalım”. Bize bir farklı geliyor. Bir merak doğuyor insanın içine. Aralık girdiği gibi ben yeni yıl sezonunu açarım mesela. Etraf süslenir, kırmızılar giyilir, sıcak çikolatalar içilir, filmler izlenir, bitmekte olan yılın özeti çıkarılır, fotoğraflara bakılır, her şey affedilir, şükran duyulur, hediyeler alınır, yeni yıl için hedefler belirlenir, planlar yapılır… Bu bir ritüel benim için. Yeni yıla arınmış bir şekilde, yeni enerjilerle girmek için bir ritüel.


Arkamızda bırakmak üzere olduğumuz bu yıla şöyle bir kuşbakışı baktığım zaman memnun hissetmek bana en güzel hediye. Yıllardır boğuştuğum ve beni her anlamda büyüten yüksek lisansı tamamladım. Bir danışmanım “Umut, fiziksel dünyayla beraber olduğunda endişe taşır. Yani ebedi olmayan şeylere bağlandığında endişelidir. Kalbin ayırt edebildiği manevi dünyayla birleşirse kader olur. Kader içsel bilgeliktir. Biz içten içe kendimiz için doğru olanı biliriz. Kalbinin çok istediği her şeyi mutlaka yap!” demişti. Ben birtakım kariyer hedeflerime basamak oluşturacağını düşündüğüm için farklı bir alanda yüksek lisans yapmayı çok istemiştim ve kazandıktan sonra ne olacağını hiç düşünmemiştim. Listede adımı asil olarak gördükten sonra ablama dönüp “Ben ne b*k yicem şimdi?” dediğim an hala dün gibi. Nedenini bilmiyordum, nasılını bilmiyordum. Sadece yapmam gerektiğini biliyordum. Sonuç olarak 3 senelik yüksek lisans sürecinin çok az bir kısmı yüksek eğitim görmekle ilgiliydi. Bu yolculuk beni o kadar dönüştürdü ki… Bugün olduğum kişi, o kararın eseridir. Ama yordu mu? Fazlasıyla… Geçtiğimiz haftalarda yayınladığım Akşam da Batar şiirimi mezun olduğum gün yazdım. Savunmamın üzerinden iki hafta geçmişti. Benim için artık doğru olmayan bazı şeyler kendiliğinden geride kalmıştı. Arkadaşımla güzel bir tatile çıkmıştım. Dinlenmiş, kendime gelmiştim. 4 gün içinde tezimin makalesini ve mezuniyet belgelerimi hazırlamıştım. Bir önceki gün iş görüşmesine çağrılmış ve anlaşmıştım. Böylelikle artık bana bir şey katmayan işimden kurtulmuş ve öğrencilik hakkımın son gününde mezun olmayı başarmış bulunuyordum. Üstelik mezun olduğum gün uzak mesafedeki en yakın bacımı 1 sene sonra ilk defa görmüştüm. Akşamüzeri İzmir’e dönmek için otobüse bindiğimde trafik 1 adım bile ilerlemiyordu. Ertesi sabah 9’da iş başı yapmam gerektiği halde gece 2-3 gibi anca eve girebileceğimi biliyordum. Ama güneş çok güzel batıyordu. 2 hafta içinde birçok şey değişmişti. Bitmesi gereken her şeyin bitmesi yetmiyormuş gibi başlaması gereken şeyler de başlıyordu. Hayat yeniden şanslı ve tüy gibi hafif hissettirmişti.


Şiir demişken, bu yılın benim için büyük adımlarından biri de şiirlerimi yayınlamaya başlamamdı. Bu yazma çizme işlerine şiir ile başlamış olmama rağmen şiirlerimi pek az kişi okumuştur. Ödül aldığım ve 1-2 dergide basılan birkaç şiiri saymazsak şiirlerim hiçbir yerde görülmez. Bu siteyi açtığımdan beri sadece deneme ve inceleme yazıları paylaştım. Çünkü düşüncelerimi paylaşmak benim için hiçbir zaman zor olmadı. Başkalarının fikirlerim hakkında ne düşündüğü beni hiçbir zaman ilgilendirmedi. Ama duygulara gelince işler değişiyor bende. Şiir demek, çoğunlukla duyguların okunabilir hali demek. Çok az okunacak olmalarını bilmeme rağmen şiirlerimi isteyen herkesin ulaşabileceği bir ağa servis etmek endişelendirmişti beni. Çünkü bu benim için duyguları servis etmek ve kendini savunmasız bırakmaktı bir bakıma. “Amaan benimle mezara mı gelecekler” diyerek bu konuyu yakın mesafe en yakın bacıma açtım ve beni gazladı. Sonuç olarak hem ne yalan söyleyeyim birçoğunu oldukça beğendiğim şiirlerime internet ortamında bir yer sunmak bana çok iyi hissettiriyor hem de şiirlerim fazla okunmasa da düzenli paylaşım yapmak web sitemin görünürlüğünü artırıyor. İnceleme yazılarımdan ikisi 1000 okunmayı geçti bile. Google’a Şişhaneye Yağmur Yağıyordu inceleme yazılınca en üstte, Puslu Kıtalar Atlası inceleme yazılınca ikinci sırada çıkmak biraz hoşuma gidiyor. Yani gözünüzde büyüyen bir duvarı gözünüzü yumup aştığınızda arkasında tahmin ettiğinizden daha güzel bir çiçek bahçesi bulabiliyorsunuz. İşte o çiçekler, cesaretin armağanıdır. Cesaret ise cesarettir. Küçüğü büyüğü yoktur.


Bu yılın 3. önemli olayı ise kendi markamı açmam oldu. Baktım ben kimsenin kuralları altında çalışamıyorum, bir yerden başlayayım dedim ve bir girişimde bulundum. Henüz küçük bir bebeğiz. Büyür müyüz, ne kadar büyürüz bilmiyorum. Ama bu süreçte planlama yeteneğimi gördüm, imkan oluşturma becerimi gördüm, kararlılığımı gördüm, yaratıcılığımı gördüm. En önemlisi de destek gördüm. Annemin üretime yardım etmeye çalışması, yakın arkadaşlarımın markamı duyurmaları, logo tasarımına yardım etmeleri, iş arkadaşlarımın ders aralarında buldukları fikirleri not alıp bana getirmeleri, fotoğraf çekimlerine yardım etmeleri… Daha bir dünya şey sayabilirim. Hiçbir zaman bir adım atmak, yalnızca bir adım atmak olmuyor. O 1 adımlık mesafe, içinde o kadar çok yolculuk barındırıyor ki “iyi ki” diyorsun, “iyi ki bu yola çıkmışım. Nereye varırım bilmiyorum ama bu yolu yürüyeceğim”.


Uzun lafın kısası acısıyla tatlısıyla bir yılı daha geride bıraktım. Bu yılı diğerlerinden ayıran ve beni en mutlu eden özelliği şu oldu: Hiçbir güne niçin uyandığımı bilmeden başlamadım. Çok koştum, çok yoruldum, biraz dinlendim, başardım, başarısız oldum, düştüm, kalkmak istemedim, kalktım, düştüğüm yerden kaçmadım, büyüdüm, mutlu oldum, üzüldüm, güçlü hissettim, yalnız hissettim, nefessiz kalana kadar güldüm, nefessiz kalana kadar ağladım, kazandım, kaybettim, biriktirdim, harcadım, bitirdim, başladım, bazı şeylerin ustası bazı şeylerin acemisi oldum, yeni dostlar kazandım, bazı dostlarla vedalaştım, bazen doğru bazen yanlış kararlar verdim, bazen yanlış bazen doğru sözler söyledim, söylemem gerekenleri söylemedim, bazen yanlış bazen güzel sözler işittim, bazen görmek istediklerimi, bazen gerçekleri gördüm, her zaman içimdeki sesi dinledim, yedim, içtim, yazdım, ürettim, hastalandım, iyileştim, uyudum, uyandım ve 365 günü daha yaşamış oldum. Önümüzdeki senenin de böyle geçeceğini bilmeme rağmen onun için heyecan duyuyorum. Çünkü her ne olursa olsun heyecansız, umutsuz, mutsuz, amaçsız ve çabasız yaşamak benim için mümkün olmuyor.


Comments


  • LinkedIn

©2021, Ayşe PELİKLİ tarafından Wix.com ile kurulmuştur. Her hakkı saklıdır.

bottom of page