Elbette bilinçaltı aptal olamaz. Ama bilinçaltı bir insan olsaydı kesinlikle aptal bir hizmetkar olurdu. Bu yazımda, sonraki yazılarım için bir temel oluşturması adına, başta Meltem Soyugüzel’in ve David Eagleman’in eserleri olmak üzere okuduğum kaynaklardan edindiğim bilgilerle anladığım kadarıyla bilinçaltının mekanizmasını anlatacağım.
Bilinçaltı gerçekten aptal bir hizmetkar gibi çalışır. Aptallığı, maruz kaldığı “her şeyi” faydalı ve gerekli kabul ederek, süzmeden işleme almasından gelir. Hizmetkarlığı ise efendisinin hayatını “normal” seyrinde tutmaya ve onu korumaya çalışmasından dolayıdır. Bilinçaltı şakadan anlamaz. Ağzınızdan çıkan cümleleri kimin için sarf ettiğinizle ilgilenmez. Bencil ve bireyseldir. Her şeyi kendi için zanneder. Siz başkası için kötü bir söz söylediğinizde bilinçaltınız onu artık duymuş ve işleme almıştır. Ve size yönelik çalıştırmaya başlar. Çünkü onun için sizden başkası yoktur. Bu yüzden ağzınızdan çıkan iyi veya kötü tüm sözler size geri dönecektir.
Bilinçaltı, olumsuzluk eklerini de tanımaz. Belli bir yaşa kadar çocuklar da olumsuzluk eklerini anlamaz. “Yapma” dediğinizde yapmayı kesmez çünkü “-ma” onun için anlamsız bir uzantıdır ve yapmaya devam eder. Olumsuzluk ekleri bilinçaltı için de aynı şekilde tanımsızdır. Bu yüzden kötülüklere odaklanıp onların olmamasını değil, iyi şeylerin olmasını dilemeliyiz. Örneğin “hasta değilim” demek yerine “sağlıklıyım” gibi ifadelere yönelmeliyiz.
Şimdi gelelim esas meselemize: Bilinçaltının bize sunduğu hizmetler! Bilinçaltı tekrar odaklıdır. Bir duyguya, görüntüye, olguya ne kadar maruz kalırsa onu o kadar iyi tanır ve benimser. Hayatınızda fazlaca tekrar ettiğiniz şeyleri artık sizin normaliniz olarak kabul eder. Ve asli görevi sizi korumak olduğu için sizi anormal durumlarla karşılaştırmak istemez. Neye alıştıysanız size onları sunmaya devam eder. Değişiklikten de hiç hoşlanmaz. Bir kere öğrendi mi unutması veya bilgiyi değiştirmesi kolay olmaz. Mesela sürekli çok şanssız olduğundan dem vuran biriyseniz bilinçaltı “şanssızlık” kavramını işleme sokar. Hangi durumlarda bu söylemi tekrarladığınızı analiz eder ve sürekli şanssız olmanız için sizi hep o durumlara benzer durumların içine sürükler. Eskilerin “40 kere söylersen olur” dediği işte budur. Aslında bilinçaltının tek yaptığı hayatınızı stabil tutmaya çalışmaktır.
Aynı şekilde çok ağlayan biriyseniz bilinçaltınız hangi durumlarda ağladığınızı tespit eder ve sizin iyiliğiniz için sizi sürekli ağlanacak şeylerle karşılaştırır. Yine halk arasında söylenen “ağlamak ağlamak getirir” ifadesinin de açıklaması budur. Kendi normalinizi belirlemek sizin elinizde. Siz nelerden bahsederseniz, neyi dinleyip nereye bakarsanız bilinçaltınız hayatınıza onu çekecektir. Hem de abartmayı sevdiğinden bunları hayatınıza getirirken üçle beşle çarpacaktır. Evet bilinçaltının öğrendiklerini değiştirmek zordur ama imkansız değildir. Kilit nokta tekrardır.
Bilinçaltının iyi kullandığınız takdirde çok işinize yarayacak özelliklerinden biri de hayal ile gerçeği ayırt edememesidir. Hayal ile gerçeği ayırmak, yine çocuklarda da olmayan bir beceridir. Bizim bilinçli zihnimizle hayal ettiklerimiz, bilinçaltımız için gerçektir. Çünkü bilinçaltı hayalden de anlamaz. Bu yüzde karşılaştığımızda tüylerimizi diken diken eden şeylerden bahsederken bile tüylerimiz diken diken olur. Bu yüzden arkadaşlarımızla güzel hayaller kurarken kendimizi ferahlamış hissederiz. Gerçek olmadığını bildiğimiz bir film için ağlar, heyecanlanır, seviniriz. O nedenle güzel hayaller kurmaktan hiçbir zaman vazgeçmemeli insan. Yeterince inanır ve tekrarlarsak bir gün mutlaka gerçek olacaktır. Bilinçaltımız bunun için çalışıyor.
Not: Söz konusu hayalleri kurarken merkez kişi her zaman kendiniz olmalısınız. Çünkü dediğim gibi bilinçaltı size odaklıdır. Başkasını tanımaz, başkasına hükmedemez, başkasına hizmet edemez. Sonra “X kişisinin hayalini kuruyorum ama bir türlü gerçek olmuyor” diye beni yalancı çıkarmayın.
Not2: Zaman kavramı ilginizi çekiyorsa bilinçaltının zamanla bağlantısını anlatacağım yazı için beklemede kalın. ;)
👏🏻💕
💖💗💟👍👏