Eskiden mutluluktan daha sık bahsederdim. Mutlu insan olmanın sağlıklı bir beden ve sağlıklı bir çevre için öneminden dem vururdum. Nasıl mutlu olunacağını anlatırdım kendim çok mutlu olduğum için. Aslında eskiden sadece mutluluktan değil, her şeyden daha sık bahsederdim. Şimdi anlatmıyorum hiç kimseye hiçbir şey. Umurumda olmadığından değil. Anlatmanın saçmalığını fark ettim. Ben bu yüzden yazıyorum biliyor musunuz? Atasözlerini ne kadar çok sevdiğimi size daha önce söylemiş olmam gerek. “Akıllar pazara çıkmış herkes kendininkini almış”. Aranızda benim aklımı almak isteyecek olan var mı? Öyleyse ben neden insanlara önlerine koysak almayacakları bir şeyi vermeye çalışıyorum? Ben bir başkasının aklını ne kadar istiyorsam bir başkası da benim aklımı o kadar istiyor. Şimdi yine de isteyen varsa diye mutlu olma haliyle ilgili bir şeyler anlatacağım.
“’mut+’, bütün özlemlerin eksiksiz ve sürekli olarak yerine gelmesinden duyulan saadet” anlamına geliyormuş. Sürekli olarak, evet. Mümkün mü sizce? Ben tam olarak beceremiyorum ama sanırım mümkün kılmanın bir yolu var. Bu anlama gelen mutluluk, bence kabullenmekle başlar. Reddederek mutlu olunmaz. Evet bu bedene sahibim, bu ailede doğdum bu şehirde yaşıyorum vs. Eğer hayatında seni mutsuz eden bir şey varsa onu değiştirmelisin ki mutlu olasın. Değiştirmek için de önce kabul etmelisin. Varlığını kabul etmeden ve bir problem teşkil ettiğine ikna olmadan nasıl değiştireceksin? Peki sen değiştirmezsen onu kimin değiştireceğini düşünüyorsun? Daha az mutlu olmanın sebebi her neyse, o şey senin. Her şeyden önce bunu fark et. O senin düşüncen, senin şanssızlığın, senin özelliğin... Mutlaka sende olan bir şey. Ve sen, sende olanların toplamıysan eğer ki öylesin, seni mutsuz eden sebep de sensin. Bu bir suçlama değil, bir aydınlanma. Bu noktada o sebep, yalnızca mutsuz olmanın sebebi olmaktan çıkıyor. Varlığının da sebebi haline geliyor. Sen bir sonuçsan eğer, ‘bugünkü sen’in sebebi haline geliyor. Görüyorsun ya, bir şeyleri yoluna koymak için onu sevmekten başka çaren yok. Yani mutluluk, insanın kendini sevmesidir kısaca.
Peki ne değildir mutluluk? Hedef değildir. Mutlu olmak için bir şey yapılmaz. Bir şey yaparken mutlu olunur. Mutluluk, bir varış noktası değil bir yoldur. Çoğu zaman bu yanılgıya düşüp erteler insan mutluluğu. Halbuki mutsuz yürüdüğü bir yolun sonunda mutlu olan var mıdır? Çocuklar neden sürekli mutlu biliyor musunuz? Bizim unuttuğumuz tüm sırları bildikleri için. Onların özlemleri sürekli yerine geliyor çünkü onlar hangi anda yaşıyorlarsa onların özlemi o an oluveriyor. Bu adaptasyon hızı olmasa büyüyemezdik zaten. O adaptasyon hızını kaybettiğimiz için yavaş yavaş ölüyoruz.
Ölmek demişken, başka bir pencereden bakınca mutluluğun bir yol değil de yoldaki duraklardan biri olduğunu düşünüyorum. Ve pek de sık rastlanmıyor. Bizim mutluluk dediğimiz şey çoğu zaman güven, huzur, neşe, keyif ya da memnuniyet gibi alt duygular aslında. Belki de birkaçının bir araya geldiği anlarda mutlu hissediyoruz. Bu durumda diyebiliriz ki mutluluk, neşeden ve huzurdan farklı olarak bir “an” meselesidir. İnsan mutlu bir yaşam sürmez. Huzurlu bir yaşam sürer. Güvenli bir yaşam sürer. Gururlu bir yaşam sürer. İyimser bir yaşam sürer. Mutluluk, beklenmeyen güzelliklerde gizlidir. İnsan mutlu yaşayamaz ama mutlu ölebilir. Çünkü yaşam bir süreç, ölüm bir an meselesidir.
Comments