"Je remue le ciel, le jour, la nuit Je danse avec le vent, la pluie Un peu d'amour, un brin de miel Et je danse, danse, danse, danse, danse, danse, danse"
Halit Ziya, Aşk-ı Memnu’yu yazarken bir bale gösterisinden esinlenmiştir. Karakterler, zaman zaman birbirine yaklaşır. Sonra uzaklaşır. Her defasında bu döngü, farklı karakterler arasında gerçekleşerek dans tamamlanır. Hayat da bir danstır çünkü. Hayatımızın kuş bakışı görüntüsünü izlesek bir dans seyrettiğimizi zannederiz. Dans potpurisi hatta. Bazen bir tango, bazen bir bale, bazen tek başımıza sergilediğimiz modern dans, bazen kalabalık bir folklor...
Şu hayatta yapmamız gereken tek şey, hayatla dans etmek aslında. Onun bize verdikleriyle dans etmek, bazen ondan yeni dansçılar istemek, artık dansımıza ayak uyduramayanlara veda etmek. Herkes kendi hayat dansının baş dansçısı. Diğer dansçıları döndüre döndüre idare ediyor. Yani herkes aynı zamanda birilerinin dansçısı. Yukarıdaki cümleyi arttırıyorum. Dünyaya kuş bakışı baksak ve görüntüleri biraz hızlandırsak bir dans gösterisi izlediğimizi zannederiz. Hiç şüphem yok. Dünyanın bir ucundan diğerine gidip gelen insanlar, önce sarılıp sonra kavga eden aşıklar, ölenler, doğanlar, çoktan ölmüş olanlar... Sahneden inmeyenler, baş dansçıdan rol çalanlar, hiç sahneye çıkmayanlar...
Hayat dansı hiçbir zaman durmaz. Ama bir gün hepimiz birer birer sahneden ineceğiz. Daha önce inen o en büyük dansçılar gibi. Sahneden indiği bile fark edilmeyen o insanlar gibi. Ancak sahneden inene kadar hepimizin hayat dansı, her an devam ediyor. Bu dans, siz durduğunuzda bile durmaz. Dansa bir an önce adapte olup bir yerinden yakalayabiliriz. Koreografiyi baştan yazabiliriz. Sahnenin neresinde duracağımıza karar vermek için hiçbir zaman geç değil. Bu devasa hayat sahnesinde herkese yer var. Korkmayın, hepimizin kendine ait bir sahnesi var. Herkese hayat dansında başarılar dilerim.
Comentários