Hakkında söylenmiş onca söz, yazılmış onca şarkı, çekilmiş onca filmden sonra hayat ile ilgili ne biliyoruz? Ben ne biliyorum? Hayat, yaşayıp ölmekten fazlası mı değil mi? Sonunda ölüm varsa bunca çaba niye? Yaşamaktan ve ölmekten gayrı sevmek, sevilmek, ağlamak, gülmek, başarmak, görmek, anlamak mıdır hayat?
Hayat; dakikaların yavaş, yılların hızlı geçtiği bir acayip alemdir. Bu hayatta bir ömür kadar hızlı geçen, bir ömür kadar yarım kalan hiçbir şey yoktur. Hayat, benim için renklidir, güneşlidir, çiçeklidir. Hayat, benim yaşadığımdır. Başkalarının değil. Hayat, tüm tatların iç içe geçtiği bir yemektir belki de. Asyalıların “umami” dediği bir tat vardır. Tatlı, acı, ekşi ve tuzludan farklı ama aynı zamanda hepsinin birleşimidir. Hayatın tadı, işte bu umamidir. Hayat; hüzünden sonra gelen neşede, azimden sonra gelen ödülde, sıcağın ardından gelen serin rüzgarda gizlidir. Hayat belki de “oh be!” anıdır. Sürekli “ oh ne güzel!” anı değildir.
Hayat, bitirmesi en kolay yoldur. İstesen de biter istemesen de. Ama yürümesi her zaman kolay değildir. Bazısına çok kolay, kimine de çok zordur. Açıkçası bu; biraz seçtiğin yola, biraz ayakkabılarına, biraz yol arkadaşlarına, biraz da şansına bağlıdır. “Bu yolu ben seçmedim” desen de bilmediğin bir sır vardır: Bu hayatta tüm yollar, birbirine bağlanır.
Comments