top of page

KİŞİSEL GELİŞİMİN KUTSAL KİTABI: "İYİ HİSSETMEK" KİTAP İNCELEMESİ (BÖLÜM 1)

  • Yazarın fotoğrafı: Ayşe PELİKLİ
    Ayşe PELİKLİ
  • 24 Şub
  • 5 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 5 Nis


ayşe pelikli iyi hissetmek kitap incelemesi
Kitabı aldığım gün

Bugün 18 Şubat. Benim 2023 yılında İyi Hissetmek kitabını okumaya başladığım gün. Geçen sene dönüşüm yıl dönümü olarak kutlamıştım. Bu artık bir gelenek haline gelmek zorunda. Ve ben bugün birden, 18 şubatın ne anlama geldiğini tamamen unutmuşken bu kitabın incelemesini yazma isteğiyle bilgisayarı açtım. Yazının yarısında fark ettim bugünün o gün olduğunu. Tesadüf mü dersiniz? Ben demem.


İyi Hissetmek, “Yeni Duygudurum Tedavisi” rehberi olarak okurlara adeta “armağan edilen” bir başyapıttır. Kendine yardım yönteminin yaygınlaşmasını ve özterapi uygulamasının anlaşılmasını sağlamıştır. Eğer aranızda benim gibi düşünenler varsa diye şunu da söyleyeyim: Ben iki sene öncesine kadar kişisel gelişim kitaplarını içinde ıvır zıvır pohpoh cümleleri olan şeyler zannediyordum. Ama kendimi toparlamazsam yokuş aşağı gideceğimi bildiğim bir dönemde terapiye ayıracak bütçem olmadığı için belki aralarında iyileri de vardır diyerek kişisel gelişim kitaplarını araştırmaya karar verdim. Meğer neler neler varmış. Uzunca bir araştırmadan sonra hem psikoloji ve psikoterapi alanındaki tüm uzmanlar tarafından tavsiye edildiği için hem de yazarı Dr. David D. Burns psikoterapist olduğu ve kendi hastalarına birebir uyguladığı ilaçsız tedavi tekniğini anlattığı için bu kitabı seçtim. Kitabı dikkatle okuyup, kendinize karşı dürüst olup tüm çalışmaları disiplinle yaptığınızda aydınlanmanız kaçınılmaz. İçine düştüğünüz çukurdan çıkmamanız için hiçbir sebep yok. Üzerine hangi kitabı okursam okuyayım yine döner dolaşır çözümü bu kitapta bulurum. Diyebilirim ki okuyacağınız her kişisel gelişim kitabı, ancak ve ancak bu kitapta okuduklarınızı pekiştirebilir. Şimdi altını çizdiğim satırlardan yola çıkarak bir şeyler anlatacağım. Bakalım neler çıkacak.


“İyi hissetmek kendinize olan borcunuzdur!”. Kitap Maas’ın bu cümleleriyle başlıyor. Bu cümle çok değerli çünkü beni, farklı kişilere atfedildiği için kime ait olduğunu söyleyemeyeceğim şu cümleye götürüyor: “Senin bir ruhun yok. Sen bir ruhsun. Senin bir bedenin var”. Özünü -ki ruh demektir- unutmuş varlıklar olarak düşüncelere ve eylemlere fazla odaklanıyoruz. Durmadan konuşuyoruz, durmadan maruz kalıyoruz. Reklamlar da bunun en büyük sorumlusu. Halbuki hislerden ibaretiz. Hissiz kaldığımız tek bir an yok. Bir şey hissetmediğimizi zannettiğimizde bile bir şeyler hissediyoruz. Hiçbir şey hissetmiyorum dediğiniz anları düşünün. Bence yine de kendinizi iyiden başlayıp kötüye doğru giden bir his cetveli üzerinde konumlandırabilmeniz mümkün olacaktır. Hislerinizi daha iyi anlamak için Prof. Dr. Psk. Plutchick’in duygu çarkını mutlaka bir yerlere kaydedin. Hissi anlamlandırabilmek, kendini anlamaktır. Keşif yolculuğunun çok önemli bir noktasıdır. Belki yol ayrımlarının başıdır hatta.


Her davranışımızın, her fikrimizin, her şeyin altında his yatıyor. O insanı, o evi, o işi, o tatili, o isteği o şey olduğu için değil, bizi en sonunda bir hisse ulaştıracağı için istiyoruz. Ve hisse ulaşıp duygusal doyumu yaşadığımız için elde ettikten sonra çoğu zaman arzu unsuruna olan ilgimizi kaybediyoruz. Neden bu kadar farklı hayatlar var dünyada? Neden herkesin hayali, hedefi, arzuları birbirinden farklı? Herkes lüks bir villada yaşamak istemez mi? Herkes büyük başarılara imza atarak tarihe kazınmak istemez mi? Herkes büyük bir aşkla evlenip çok mutlu olmak istemez mi? Tabiki istemez. Çünkü bir villada yaşamanın bana hissettirdikleriyle bir başkasına hissettirdikleri arasında dağlar kadar fark var. Herkesin his dünyası şahsına münhasır. O yüzden o dünyayı korumak ve yönetmek tamamen bizim sorumluluğumuzda. Kim olduğumuzu öğrenmek ve nasıl yaşayacağımıza biz karar vermek istiyorsak o dünyayı anlamak bir mecburiyet, iyileştirmek ise zihnimizin ruhumuza bir borcudur.


Burns, bu borcu ödemek için bilişsel terapi yolunu ve bu yola girmek için de kendine yardım kitaplarını kullanabileceğimizi belirtiyor. Yazarın bilişsel terapiye bu kadar önem vermesinin sebebi, depresyonun genetik etkilerle yeterince açıklanamaması. Yani duygudurum bozukluklarının geleneksel tıbbi hastalıklar gibi ilaçla tedavi edilmesinin zorunlu olmadığını düşünmesi. Buna karşılık bilişsel davranışçı terapinin, tıpkı antidepresanlar gibi beyin kimyasını değiştirebilmesi. Bu terapinin kişinin kendi kendine yaptığında da etkili olduğu ise okuma terapisi araştırmalarıyla kanıtlanmış.


Bu kitabı birçoklarından ayıran en güzel tarafı, her konuya bilimsel bir açıklama getirebilmesi. Bu açıklamaları anlayabilmeniz için kendi kendinizi tedavi etmeye başlamadan önce sizi olabilecek en hızlı şekilde eğitiyor. Kendimize bilişsel terapi uygulayacağımız için önce bilişi öğreniyoruz. Biliş, kısaca otomatik düşüncelerdir. Daha da kısa tanımıyla tutumdur. Herhangi bir insanı/yapıyı/kavramı ilk defa dahi görmüş olsanız ona dair tutum geliştirebilen mekanizmanızdır. Bilişsel sisteminiz bir “an” içinde onu analiz eder ve mevcut dosyalarıyla eşleştirerek ona bir anlam yükler. Bunlar otomatik düşüncelerdir. Gördüğünüz şeyle eşleşen dosyalarınız olumluysa o şey size iyi hissettirir, kötüyse kötü hissettirir. Yani Shakespeare’in de dediği gibi “İyi ve kötü diye bir şey yoktur, düşünce onu öyle yapar”. Buna göre kötü hissetmeniz ne kadar mümkünse iyi hissetmeniz de o kadar mümkündür. Çünkü hissettikleriniz, kişilerin ve olayların değil düşüncelerinizin sonucudur. Onlara yüklediğiniz anlamın sonucudur. Yanlış anlaşılmasın, düşünceler hisleri “oluşturmaz”. Hisler her zaman oradadır. Hislerden ibaretiz dememin sebebi bu. Düşünceleri bilişsel sistem yaratır. Hisler ise ruhumuzun bir parçası olarak daima bizimledir. O yüzden bir insan ömrü boyunca ne yaşarsa yaşasın tüm hisleri duyumsamaya devam edebilir. Yıllar içinde düşünceleriniz değişecek, bazıları tamamen yok olacak. Ama hiçbir his yok olmayacak. Mutluluğu da hüznü de öfkeyi de bıkkınlığı da hep hissedeceksiniz. Hisleriniz sizi hiçbir zaman terk etmeyecek. Onları seçmeye karar verdiğinizde iyi hisleriniz orada sizi bekliyor olacak. Düşünceleriniz ise durmadan değişecek. Bilişsel terapiyi kolaylaştırmak için kendinize şunu hatırlatın: Bu değişiklik kendi kendine olabiliyorsa bilinçli müdahale ile de olabilir. Bunun sonucunda aynı kişiler, aynı yerler, aynı olaylar size bambaşka hissettirebilir. Çünkü tekrar ediyorum, düşünceler hisleri oluşturmaz. Düşünceler hisleri “seçer”.


His dünyanız tüm renkleri içinde barındıran bir palet, düşünceleriniz yaşam deneyimlerinize göre kodlanmış otomatik pilotta çalışan bir ressamdır. Karşılaştığınız kişi, olay ve durumlar ise renksiz birer resimdir. Normal yaşantınızda ressam bu resimleri otomatik boyar. Bilişsel terapiye başladığınızda otomatik pilotu kapatırsınız ve artık ressam doğrudan siz olursunuz. Böylece bir elmayla karşılaştığınızda onu kırmızıya boyama zorunluluğunuz ortadan kalkar. Elmanın sarı da olabileceğini fark edersiniz. Hatta canınız öyle istiyorsa mavi de olabilir. Otomatik pilotun boyadığı resimle tamamen kendi kontrolünüzde boyadığınız resmi yan yana getirdiğinizde ikisinde de elma görürsünüz. Ama onlar bambaşka elmalardır. İlk başta size alıştığınız renkteki elma daha normal, daha mantıklı, daha güvenli gelebilir. Bu mücadele isteyen bir süreçtir. Terapinin sonuç vermesi demek, elmanın formunu değiştirmek veya onu görmezden gelmek değildir. Alıştığınız yerde iyi hissetmeye çalışmak değil, iyi hissettiğiniz yere alışmaya çalışmaktır. Bilişsel terapi; elma yerine armut çizmek değil, kırmızı elmayı sevmeye çalışmak da değil, elmaya bağladığınız bakış açısını değiştirmek ve ona alışmaktır.


Bilişsel terapinin ön koşulu; duyguları ortaya çıkaran unsurun bakış açısı, algılar, zihinsel tutumlar ve inançlar olduğunu kabul etmektir. Hiçbir olay veya insan bize hazır gelmiyor. Onları biz yorumluyoruz. Örneğin şu an ne hissettiğinizi sorun kendinize. Yazıya dikkat kesilmişseniz meşgul, devamını merak ediyorsanız istekli, akıcı bulmadıysanız bunalmış, sorununuza bir çözüm bulacağınızı düşünüyorsanız umutlu ya da bazı gerçeklerle yüzleşmekten çekindiyseniz kaygılı hissediyor olabilirsiniz. Her ne hissediyorsanız bunun nedeni, şu anda düşündüğünüz şeydir. Hislerinizi yönetemezsiniz. Hisler bir reflekstir. Bu yüzden hisleri değil, onları otomatikleştiren düşünceleri değiştirmeye çalışıyoruz. Sorunu temelinden çözüyoruz. Düşünceler değişirse duygular değişir, duygular değişirse davranışlar değişir, davranışlar değişirse alışkanlıklarınız değişir, alışkanlıklarınız değişirse hayatınız değişir!


Hayatınızı değiştirmek için yapmanız gereken tek şey, düşünce sisteminizi değiştirmeye dair kararlı ve azimli bir tutum sergilemektir. Bu kitapta teknikler o kadar iyi anlatılmış ki rehbere uymaktan ve dersinize iyi çalışmaktan başka yapmanız gereken hiçbir şey yok. Değişmekten korkmayacaksınız, disiplinli olacaksınız, çalışacaksınız, mucize beklemeyeceksiniz ama mucizelere inanacaksınız. Çünkü bizim mucize dediğimiz şey, aslında muazzam işleyen bir sistemdir. Bu kitaptaki ilk çalışmayı tamamladığınızda fark edilir anlamda daha iyi hissedeceksiniz ama hayatınız değişmeyecek. Bu mucize beklememeniz gereken kısım. Tekrar, tekrar, tekrar ve tekrar çalışarak daha iyi hissetme durumunu yaşam tarzı haline getirdiğinizde iyileşeceksiniz. İşte burası da mucizelere inanmanız gereken kısım.


Hayat çok uzun bir yol. Düze çıkmış olmamız yeniden yokuşla karşılaşmayacağımız anlamına gelmiyor. Nasıl ki grip olduğumuzda bir kez düzenli ilaç kullandıktan sonra bir daha ömür boyu grip olmamayı beklemiyorsak bir kez iyi hissetme haline kavuştuktan sonra ömür boyu bu halde kalacağımızı da düşünmemeliyiz. Bize o en güvendiğimiz ağrı kesici gibi her ihtiyaç duyduğumuzda koşabileceğimiz bir ruh ilacı gerekiyor. İşte bu kitaba bu kadar aşık olmamın sebebi beni iyileştirmesi değil, bana iyileşmeyi öğretmesi. Bu kitaptan sonra da defalarca düşeceksiniz, öfkelenecek, yanlış düşünecek, alınacak, çok ama çok üzülecek, umutsuzluğa ve gelecek kaygısına kapılacaksınız. Ama artık kendinizi daha iyi tanıdığınız için kaybolmaktan korkmayacaksınız çünkü içinde yaşadığınız şeyin kendi algılarınız olduğunu bilecek ve onu adım adım ezberlemiş olacaksınız. Yanlış yöne gittiğinizi fark edebilecek ve her seferinde doğru çıkışı biraz daha hızlı bulacaksınız.

Commentaires


  • LinkedIn

©2021, Ayşe PELİKLİ tarafından Wix.com ile kurulmuştur. Her hakkı saklıdır.

bottom of page