KİŞİSEL GELİŞİMİN KUTSAL KİTABI: "İYİ HİSSETMEK" KİTAP İNCELEMESİ (BÖLÜM 5)
- Ayşe PELİKLİ
- 3 gün önce
- 7 dakikada okunur

HİÇBİR ŞEY YAPMAMA ALIŞKANLIĞINDAN NASIL KURTULURUM?
Hiçbir şey yapmak istememenizin veya yapmaya başlamamanızın altında da hisler yatıyor. Geçtiğimiz bölümlerde hisleri, düşünceleri değiştirerek değiştirebileceğimizden bahsetmiştik. Peki düşünceleri değiştirmek bizim için hala çok zorsa ne yapacağız? Eski davranış, alışkanlık ve ortamlarınız sabit kaldığı müddetçe düşünce değişikliği yaratmak ve bu değişiklikleri korumak zordur. Eğer düşünceleri değiştirmek istiyorsak davranışlarımızı da bu değişikliğe adapte etmemiz gerekir. Çünkü insanlar sadece düşünmezler. İnsanlar bir şeyler yaparlar. Dolayısıyla davranış değişikliği de his değişikliğine yardımcı olur.
Mesela gün içinde neredeyse hiçbir şey yapmadığınızı varsayalım. Uyandınız, kahvaltı yaptınız, sosyal medyada gezindiniz, oyun oynadınız, yemek yediniz, uyudunuz. Bazen bu rutine arkadaşlarla buluşma, ufak tefek işleri halletmek, markete gitmek gibi maddeler eklenebilir. Genel olarak bu düzen sizi mutlu etmiyor. Dişe dokunur hiçbir şey yapmadan günü tamamlamış gibi hissediyorsunuz. BOŞ yaşadığınızı hissediyorsunuz kısaca. Peki kendi yararınıza olmayan bu davranış modelini neden sürdürüyorsunuz? Ondan farkında olmadan bir fayda sağladığınız için.
İnsan faydacı bir varlık. Bilinçaltında fayda görmediği hiçbir işi yapmaz. O iş size boş gelebilir, zararlı gelebilir, mantıksız gelebilir. Bilinçaltınızda bir karşılığı vardır. Farklı şehirde yaşamayı çok istemesine ve bunun için çok çabalamasına rağmen bilinçaltındaki yalnız yaşama korkusu yüzünden bu hayalini gerçekleştiremeyen; çok zengin olmak istediği ve bunun için gece gündüz çalıştığı halde dolandırılma korkusu sebebiyle yeterli parayı kazanamayan; kilo vermek için aylarca diyet ve spor yapmasına rağmen zayıflayıp güzelleştiğinde kocasını aldatmaktan korktuğu için hedefine ulaşamayan insanlar biliyorum. Eğer hedefiniz, bilinçaltınızdaki bir korkuyla çelişiyorsa bilinçaltınız hedefi değil sizi seçer. Sizi güvende tutmak için o hedefe giden yolda önünüze engeller çıkarır. Sizin için içinde bulunduğunuz ve sevmediğiniz o durumdan bir fayda yaratır. Şehir dışına yerleşmeyerek korunaklı bir yaşamı, zengin olmayarak dolandırılmamayı, zayıflamayarak eşinize sadık kalmanızı sağlar. Hepsinin tek bir açıklaması vardır: Güven!
Hani o sürekli olarak değiştirilmesi gerektiği söylenen güvenli alan, konfor alanı denilen şey budur. Sizin cesaretsizliğiniz, korkaklığınız değildir tamamen. Kimse bayılmıyor sevmediği şartları sürdürmeye. Bu öyle ha deyince değiştirilebilecek bir şey değil. Kendinize yüklenmeyin yani. Bütün günü boş geçirmenin belli ki size sunduğu birtakım faydalar var. Sizi koruduğu bir gerçeklik var. Düşünün bakalım gününüzü dolu geçirseydiniz nasıl geçirirdiniz? Dolu bir gün, verimli, yeterli, kabul edilebilir bir gün, sizi gün sonunda rahatsız etmeyecek bir gün nasıl olurdu? Bunları yazın ama. Düşünce uçar biliyorsunuz. Sonra bakın bakalım o ideal günde sizi rahatsız eden ne var? Size zor gelen, rahatsız eden, çok da yapmayı istemediğiniz, endişe uyandıran ne var? Örneğin başarısız olma korkusu olabilir. Pek çok insan mükemmeliyetçilikleri sebebiyle başarısız olma korkusu taşır. Hedefi en yükseğe koyarlar ki zaten ulaşmak mümkün olmasın. Böylece o işe başlamamak için bir bahaneleri olsun. Ve yapmadıkları için başarısız olma riski ortadan kalksın. Böylece “istesem yaparım da başlayamıyorum” demeye devam edebilirler. “İstedim, yaptım, olmadı” yüzleşmesiyle boğuşmak zorunda kalmazlar. Bu sadece bir örnekti. Sizin daha farklı sebepleriniz olabilir. Peki şu an yaşadığınız günde size fayda sağlayan ne var? Daha az efor harcamak bir fayda olabilir. Evet başarılı da değilsiniz belki ama en azından başarısız olmuyor olmak bir fayda olabilir. İlerleme, diğer adımları beraberinde getireceği için bir yerden başlayınca hayatınız değişmeye mahkum olur. Hayatınızı değiştirmek ve sürekli ilerlemek zorunda kalmıyor olmak bir fayda olabilir. Önce neyden korktuğunuzu, neyi değiştirmek istediğinizi, niye değiştirmek istediğiniz keşfedin.
Kitabın bu bölümü oldukça uzun ama ben pek fazla işaretleme yapmamışım. Çünkü günü verimli geçirmeyi sever; kimseyi bekleyemediğim, zaman zaman başkalarına uymakta zorlandığım ve o deneyimi hayal ettiğim gibi yaşamak istediğim için kendi başıma da türlü etkinlikler yaparım. Birbirinden farklı çok fazla şeye ilgim var. Hepsini de yapmak istiyorum. Hepsini de beceriyorum. Bu yüzden hiçbirine yeteri kadar odaklanamıyorum. Sizin böyle bir riskiniz yoksa ama bolca bahaneniz varsa Burns burada her türlü bahaneye uygun çalışmalar sunarak size kaçacak yer bırakmıyor. Eğer bir şey yapamamaktan muzdaripseniz bu bölümdeki çalışmaları özenle takip etmenizi öneririm. Benim bunların haricindeki naçizane tavsiyemi sorarsanız, günlük ve ajanda tutmanın iyi bir yardımcı olduğunu söyleyebilirim. Lütfen günlük ve ajandayı birbirine karıştırmayın. Ajanda bir gün gelmeden, günlük o gün geçtikten sonra yazılır. Son zamanlarda günler hatta haftalar sonra ajanda doldurmayı ve şunu yaptım, bunu yapmadım şeklinde notlar almayı alışkanlık haline getirmiş bir kitle görüyorum. Ajandayı elbette istediğiniz gibi kullanabilirsiniz ama bu şekilde kullanımı bizim amacımıza aykırı.
Bizim ajanda kullanma amacımız, hedef koymak. Bir insan hedefi olmadığı için hiçbir şey yapmaz. Başlangıç için kendinize küçük hedefler koyabilirsiniz. 1 ay içinde 3 kilo vereceğim, haftada 4 gün yürüyüş yapacağım, günlük ekran süremi 1 saate indireceğim gibi hedeflerle başlayabilirsiniz. Neyi değiştirmek, hayatınızdan neyi çıkarmak, hayatınıza neyi eklemek istiyorsanız... Hedefiniz nedir? Ona ulaşmak için ne kadar süreniz var? Hangi sıklıkla çalışacaksınız? Bunları belirledikten sonra ajandanızı önce aylık olarak doldurun. Bu ay hangi hedefe ulaşacağım ve bunun için izlemem gereken yol haritası nedir? Sonra haftalık olarak doldurun. Ayın hangi haftası hangi hedefe ulaşmış olmalıyım? Bunun için 1. /2. / 3. ve 4. hafta yapılması gerekenler nelerdir? “Her hafta” demememin sebebi, çalışmanızı sistemli olarak artıracağınız varsayımım. Sonra günlük olarak doldurun. Hangi gün ne yapmanız gerektiğini yazın. Sonra her sabah bu ajandayı açarak o gün yapılacaklara bakın ve belki küçük eklemeler yapın. Unutmak istemediğiniz işleri, doğum günü ve çeşitli etkinlikleri yazabilirsiniz. Bir görevi bir yere kaydetmek, ona karşı duyduğunuz sorumluluk hissini artırır. Üstelik bu, kendi el yazınız olursa söz konusu etki daha da artar.
Ajandanıza yazdığınız günlük hedefleri tamamladıkça tikleyeceksiniz. Bir görevi tamamlamak ve tamamlandığını somut olarak görmek dopamin hormununu çalıştırır. Dopamin, beyin kimyasallarından mutluluk hormonu olarak adlandırılan 4 hormondan biridir. Yani ajandanızı tiklemek sizi yalnızca gün içinde hiçbir şey yapmamaktan kurtarmaz, yalnızca düzenli ve disiplinli biri yapmaz, mutlu da eder. Sonraki görevler için motive olmanızı sağlar. Motivasyon tam olarak bu noktada gelir. İşin başında gelmez. En başında motive olmak ve tüm bu işlere motivasyonla başlamayı beklemek yanılgısına düşmeyin. Motivasyon, eylemi başlatan unsur değildir. Eylemi “çaba” başlatır. Motivasyon, bu çabanın sonucunda başardığınız eylemin daha fazla eylem üretme isteği uyandırmasıdır. Zaten iyi alışkanlıklar iyi alışkanlıkları, kötü alışkanlıklar kötü alışkanlıkları doğurur. Gün içinde hiçbir şey yapmamak kötü bir alışkanlıktır. Bu alışkanlığı sürdürdükçe hiçbir şey yapmamaya, belki aşırı düşünmek ve ekran bağımlılığı gibi farklı kötü alışkanlıklar edinmeye devam edersiniz. Yürüyüş yapmak iyi bir alışkanlıktır. Yürüyüş yaptıkça sağlıklı beslenmeye, diğer egzersizlere ve spora ilgi duyabilirsiniz. Yürüyüş yolunuzdaki kediler için su ve mama bırakmaya başlayabilirsiniz. Bir faydanın hangi faydalara kapı aralayacağını asla bilemezsiniz.
Ajanda kullanımından kaçınmanın sebepleri arasında birkaç iş için büyük bir defter edinmenin gereksiz olduğu düşüncesi ve görevleri tamamlayamayacak olmanın yaratacağı yetersizlik, başarısızlık ve eziklik hissiyle yüzleşme korkusu yer alır. Evet birkaç iş için küçük bir planlayıcı da edinebilirsiniz ama ajandanın güzelliği bütün bir yılı planlama fırsatı sunması. Böylece içinde bulunduğunuz sürüklenme hissinden kurtulabilirsiniz. 1 senenizi bütün olarak görmek, hayatınızın kontrolünün sizin elinizde olduğu inancını güçlendirir. Sayfaların boş görünmemesi için kendinize farklı hedefler koymaya devam edersiniz. Belki küçük hobiler edinirsiniz. Gereksiz bulduğunuz veya kaçtığınız etkinliklere gitmeyi deneyebilirsiniz. Ne yaptığınızı ne yapmadığınızı görürsünüz. Kat ettiğiniz, bulunduğunuz ve gideceğiniz yolu hesaplayabilirsiniz. Buradaki kritik nokta, kendinize yüklenmemek ve gerçekçi olmak. Bu ay yapabileceğiniz şey sadece kitap okuma alışkanlığı kazanmaksa sadece buna odaklanın. Sonraki ay bu alışkanlığı terk etmeden yanına yeni bir hedef ekleyin. Bu şekilde ilerlediğinizde duyduğunuz başarılı olma hissi, daha büyük başarıların kapısını aralayacak.
Günlük tutarken ise yine günü gününe yazmanızı tavsiye ederim. Bugünüm nasıl geçmiş diye şöyle bir düşündüğünüzde o sayfalara yazacak bir şeyiniz olmaması bir süre sonra sizi rahatsız edecek ve bu noktada karşınıza iki seçenek çıkacak: Günlük tutmayı bırakmak veya o sayfaları doldurmak! Çok açık söylüyorum boş sayfalar sizi rahatsız ettiğinde günlük tutmayı bırakmayı seçiyorsanız korkaksınız. Bahsettiğim korku aslında kendinden korkmak. Bu korkunun altında da kendinize duyduğunuz sevgi yatıyor. Bunu daha önce anlatmıştım ama hangi yazıda anlattığımı hatırlamıyorum şu olabilir. Günlüğe dönelim. O sayfaları önce duygu ve düşüncelerinizle doldurmanız lazım. Tamam bugün pek bir şey yapmadım ama neler hissettim, neler hakkında düşündüm, bunlarla nereye varabilirim? Çok uzatmanıza veya derine inmenize gerek yok. Bu işe her gün yalnızca 10 dakikanızı ayırmanız bile hayatınızda olumlu değişikler yaratır. Önce kendinizden rahatsız olur, sonra kendinize şefkat gösterir, sonra kendiniz anlar, sonunda da kendiniz için harekete geçersiniz.
Burns, harekete geçemeyenlerin bir kısmının diğer insanların duygu ve düşüncelerini fazla önemsediklerini belirtiyor. Bu “diğer insanlar” sizin en yakınlarınız bile olabilir. Örneğin yeni bir alışkanlık edindiğiniz, farklı bir rutine sahip olduğunuzda evdekilerin ya da arkadaşlarınızın sizinle dalga geçeceğini, sizi tuhaf karşılayacağını veya sizden uzaklaşacağını düşünüyor olabilirsiniz. Herhangi bir etkinliği yapmak için partner bulamıyor ve yalnız yapmaya çekiniyor olabilirsiniz. Bu çekincelerin sebebi, başkalarının sizin hakkınızda düşündükleri değil, sizin onların düşünecekleri hakkında düşündüklerinizdir ki bu da önceki bölümün konusu olan bilişsel çarpıtmalara bağlanır. Bu kitabı sistemli bir şekilde okumanızı ve tüm çalışmaları yapmanızı önermemin sebebi buydu. Eğer bir bölümü es geçerseniz diğer bölümde de tıkanırsınız. Unutmayın, size kötü hissettiren yalnızca sizin düşünceleriniz. Dünyada size zulmeden tek kişi sizsiniz.
Eğer başarısız olma korkusuyla harekete geçemiyorsanız hedefiniz her neyse olumlu sonuçlanacağına inanın. Kendinizi buna inandırmak için her gün imgeleme yapın. Örneğin gece yatmadan önce birkaç dakika boyunca o hedefi başarıyla tamamladığınızı hayal edin. Ortamı, insanları, kendinizi, yüz ifadelerini, ses tonlarını, konuşmaları, eylemleri, ortamdaki eşyaları, kokuları, renkleri, kıyafetleri, değdiğiniz dokuları, belki tattığınız lezzetleri... O hayali mümkün olan tüm unsurları ekleyerek en gerçek şekilde düşünün. Orada başarmış biri olarak ne kadar konforlu ve güvende olduğunuzu görün. Kendinizi o halin içindeyken nasıl hissediyorsunuz? Sanırım iyi hissediyorsunuz. İşte bu, bir hayal değildi. Siz o “hayali” kurdunuz ama “gerçekte” iyi hissettiniz. Çünkü hislerin hayalini kuramazsınız. Zihniniz olumlu bir şeyler "düşündü" ve olumlu “hissetti”. Bu hayal dünyasında ne kadar mümkünse gerçek dünyada da o kadar mümkündür. Tabii ki olayların tam hayal ettiğiniz şekilde gerçekleşeceğinin garantisi yoktur. Ama beklentilerinizin, düşüncelerinizin ve duygudurumunuzun olayları etkileyeceği kesindir.
Hayal etmekte ve imgelemede gerçekten hiç başarılı olamayan insanlar var. Siz de bir görüntüyü yaratmak ve tutmak konusunda sıkıntı yaşıyor olabilirsiniz. Bu durumda daha somut bir çalışma yapmanız gerekir. Hedefiniz, başarmak istediğiniz, değiştirmeyi düşündüğünüz şey her neyse ona ulaştığınızda gerçekleşebilecek olumlu sonuçları listeleyin. Örneğin daha fazla kitap okumayı hedefliyorsanız olumlu sonuçlara bilgi edinmek, edebi kültürün artması, bakış açısının genişlemesi, ekran süresinin azalması gibi maddeler yazabilirsiniz. Aklınıza gelen her şeyi yazmaya çalışın. Sonra kendinizi çok iyi hissettiğiniz bir yeri düşünün. Mesela sevdiğiniz birinin yanı veya huzur bulduğunuz bir deniz kenarı olabilir. Orada olduğunuzu ama farklı olarak artık az önce yazdığınız olumlu sonuçlara sahip olduğunuzu kurgulayın. Yeni kimliğinizle eskiden olduğunuz yerdesiniz. Bu kurgu, beynin anıları tutan bölümünü çalıştırdığı için yeni kimliğiniz de anılarınızın bir parçası olacak. Yani zihniniz için “yeni” bir şey olmaktan çıkacak ve böylece o hedef sizin için normalleşecek. Ayrıca çalışmada kullandığınız yer unsuru iyi bir hatıra olduğu için söz konusu hedefin güvenli olduğuna, ona olumlu şekilde ulaşacağınıza ve ulaştığınızda kendinizi iyi hissedeceğinize inanacaksınız.
Comments