Hangisi daha sıcaktır? Mavi mi kırmızı mı? Elbette kırmızı sıcaktır. Mavi buzun rengidir, kırmızı ise alevin. Fakat en sıcak yıldızların mavi renkte olduğunu hepimiz biliyoruz. Kibriti çakınca, evdeki ocakları yakınca, elektrik prizinde ufak bir kaçak olunca oluşan mavi renkleri hepimiz görüyoruz. Buna rağmen maviye atfedilen soğukluğu kimse değiştiremiyor ama konumuz bu değil. Yıldızlardan devam edelim. Ortalama 3.000 santigrat sıcaklıktaki yıldızlar kırmızıdır. Onlar da aslında oldukça sıcaktır. Sıcaklık arttıkça önce beyaza, sonra sarıya, en son maviye dönerler. En yüksek sıcaklık, en soğuk renge bürünür. Sıcaklık ilerledikçe zıddına evrilir.
Soğukluk da aynı özelliği gösterir mi? Gösterir. Sıcağın en belirgin özelliği herhalde yakmaktır. Ve yine biliyoruz ki soğuk da yakar. Soğukluk arttıkça deri üzerinde yanma etkisi yaratır. Yani soğuk da ilerledikçe zıddına evrilir.
Çünkü aslında soğuk ve sıcak birbirine zıt değil. Bunlar bizim algımızın zincirleri. Sıcak ve soğuk, yuvarlak bir düzlem üzerinde birbirini sonsuza dek takip eder. Tıpkı gece ve gündüz gibi. Gece ilerledikçe gündüze evrilir, gündüz ilerledikçe gece olur. Ne sıcak ile soğuk, ne birbirini kovalayan gece ile gündüz birbirine zıt olamaz. Çünkü zıtlık için iki farklı birim gerekir. Sıcak ile soğuk da gece ile gündüz de aslında “bir”in farklı versiyonlarıdır. Dolayısıyla birbirlerini de kovalayamazlar.
Zihnim bunu iki şekilde yorumluyor. İlki döngü meselesi. İşte evrende her şey böyle sonsuz bir döngü içinde. Hiçbir şey, bir doğru parçası üzerinde değil. Hiçbir şey yok olmuyor, sadece dönüşüyor. Dün bitmedi mesela, yarına dönüştü. O yüzden kaçırdığınız dünlere fazla üzülmeyin. Yarınlara da çok büyük anlamlar yüklemeyin ama nasıl olsa yarınlar var diye her şeyi de onlara bırakmayın. Onlar da günü gelince düne dönüşecek. Ve nasıl bir hızla dönüştüklerini tahmin bile edemezsiniz.
İkincisi ise “her şeyin fazlası zarardır” meselesi. Fazla soğuğun yakması gibi, iyi bir şey yapayım derken aşırıya kaçıp istemediğimiz sonuçlar aldığımız olmuştur. Çünkü bize iyi/yararlı görünen şeyler de aynı yuvarlak düzlemin üzerinde. Eğer bir doğru parçası üzerinde olsaydı sonuçları öyle olmazdı.
Eğer bu anlattıklarım doğruysa hiçbir şeyin bir başlangıç ve bitiş noktası yok demektir. Buna yaşam da dahil... Hiç doğmadık, hiç ölmeyeceğiz, sadece dönüşüyoruz. Bu artık varoluş felsefesinin konusu. Şimdilik beni aşar. Bir gün varlık döngüsünü de zaman döngüsünü de konuşuruz. Okuduğunuz için teşekkür ederim.
👍👏💕💕💕😙