Her şey hakkında yazarken yazmak hakkında yazmamak olmaz. Ben mesela neden yazıyorum? İhtiyacım var da ondan. Hepimizin ihtiyacı var. Yazmak; belki okumaktan da önce, ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaçtır. Gün içinde en az konuştuğumuz kişi, belki de kendimiziz. Halbuki insanın en çok tanıması gereken kişi de kendisidir. Ona sorular sormazsak, onunla bir şeyler hakkında konuşmazsak nasıl tanışacağız? Onu nerelere götürecek, ondan neler isteyecek, ona neler sunacağız? Onu nasıl mutlu edeceğiz? Onunla nasıl yaşayacağız? İnsan, herkesten önce kendisiyle yaşamayı öğrenmeli.
Gün içinde iç sesimizle yaptığımız konuşmalar, pek uzlaşmacı olmuyor genellikle. Yazarken biraz daha şefkatliyiz kendimize karşı. Kendimizi anlamaya hazırız. Yazarken hem kendimizi tanıyor hem de düşüncelerimizi kaydediyoruz. Yazmak, hatırlamak ve fark etmektir bu bağlamda. İnsan kendindeki değişimi, yaşadıklarının, düşündüklerinin izlerini, en net yazdıklarında görür.
Kendimizi daha iyi tanımak, yol haritamızı çizmek, unutmamak, hatta daha iyi bir insan olmak için bile yazmak şart bence. Aynı zamanda kullandığın dili geliştirmek, daha iyi iletişim kurmak için de iyi bir araç yazmak. Yazmak; içinden geçenleri en doğru kelimelerle aktarabilmek, kendini kendine ifade edebilmek için bile gereklidir. Kendimizi yanlış anlarsak doğruyu nasıl buluruz?
Yazarken korkularımızla, ön yargılarımızla, üstünü örttükçe bizi daha çok kemiren küçük kurtçuklarımızla karşılaşırız. Onlarla karşılaşmak ilk bakışta korkunç olsa da iyiye işarettir. Evinizdeki yılanın varlığından habersizken huzurla yaşayabilirsiniz. Ancak o yılan günün birinde ansızın sizi soktuğunda şok içinde ölürsünüz. Çünkü hazırlıksız yakalanırsınız. Peki ya evinizde bir yılan olduğunu bilirseniz? O zaman hiç yaşayamazsınız. Üstelik bu kez aniden değil, yavaş yavaş ölürsünüz. Ve ne yazık ki hepimiz, evimizde bir yılan olduğunu biliyoruz.
Yazmak hem bir meditasyon hem misafir olduğun şu dünyada bıraktığın bir iz hem kaliteli bir sohbet hem bir üretme eylemi hem motivasyon kaynağı... Herkesin ama herkesin mutlaka yazması gerektiğini düşünürüm. Özellikle yazma maratonları çok faydalı oluyor. Çünkü yazma maratonlarında önceden belirlenmiş temalar vardır. Böylece hiç aklınızdan geçmeyen konular hakkındaki fikirlerinizi öğrenirsiniz. Asla ilginizi çekmeyen bir konunun neden ilginizi çekmediğini, belki de altında yatan travmalarınızı fark edersiniz. Bu noktada gerçek bir serüvendir yazmak. Bir aydınlanma yolculuğudur. Herkes yazmalı. Önce kendisi, sonra dünya için. Çünkü tüm savaşlar, kendini bilmemekten çıkıyor. Ee tanışalım mı? Kendimizle.
Comments