“TÜM EMEKLERİME DEĞDİ”
- Ayşe PELİKLİ
- 6 Nis 2022
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 5 Nis

Hayata bir puzzle gibi yaklaşmalıyız. Aslında bütün parçalar elimizde. Bütün olay, doğru parçayı doğru yere koymaktan ibaret. Sonra resim kendiliğinden ortaya çıkıyor. Her zaman her parça elimizde olmayabilir tabii. Bu daha da eğlenceli. Kocaman interaktif bir puzzle gibi. Parçaları arayıp bularak, biriktikçe birleştirerek puzzle’ı tamamlayabiliriz. Ama sabır lazım. Dürüst oynamamız lazım. O parça oraya oturmuyorsa ne kadar benzerse benzesin oraya ait değildir. Hayır, hazırlayanlar parçaları yanlış kesmedi.
Puzzle’cılara güvenmek lazım. O parça oraya ait değilse başka yerde daha güzel duracaktır mutlaka. O boş kalan yer için de uygun bir parça kesinlikle vardır. Aksi mümkün değil. O yüzden ait olmadığı bir yere uyduracağım diye elimizdeki parçayı kesip biçerek murdar etmemeliyiz. Çünkü 1 yanlış, bütün sırayı bozar. Artık hepsini murdar etmek zorunda kalırız. Puzzle’cılara güvenmeyip kendi küçük aklımızla hareket ettiğimiz için her şeyi bozarız. Tüm parçaların sağını solunu kesip ekleyip puzzle’ı tamamlamayı başarsak bile ortaya allak bullak bir şeyler çıkar.
Hayat, sabırla ve güvenle yapacağımız bir puzzle gibidir. Bazen yapasımız gelmez, bazen doğru parçayı uzun süre bulamaz ve umudumuz kaybederiz. Bazen de bir ilham, bir şans gelir, büyükçe bir kısmı tek seferde hallederiz. Bazen başkaları da yardım eder. Bazen tek başımızayızdır. Kimileri ortadan başlar, kimileri önce çerçeveyi yapar. Bazısı da blok blok ilerler, sonra birleştirir. Önemli olan puzzle’a bir an önce bitmesi gereken bir dert gözüyle bakmamak. Önemli olan, süreçten zevk almak ve sürece güvenmek.
Ne kadar hata yapsanız da, yorulsanız da, parçalar/renkler ne kadar birbirine benzese de devam ettiğiniz takdirde o puzzle’ın biteceğinden eminsinizdir. Çünkü bitince neye benzeyeceğini bilirsiniz. Aslında devam ettiğiniz takdirde hayatın da neye benzeyeceğini bilirsiniz ama korku bazen insana bildiklerini unutturur. Sonuç olarak hepimizin bir kutu puzzle’ı vardır. Ondan kurtulamayız. Onu ya kutusundan hiç çıkarmaz, bir köşede tozlanmasını bekleriz ya bir hevesle başlar ama yarım kalmış bir yayıntı olarak ortada bırakırız (ki bu en kötüsüdür) ya da özenle hazırlayıp duvarımıza asarız.
Sürekli ayağınıza dolaşacak, gördükçe sinirinizi bozacak o yayıntıya bakın ve tamamlandığı takdirde duvarınıza ne kadar yakışacağını, odanızı nasıl güzelleştireceğini hayal edin. O tabloya baktıkça “alt tarafı bir puzzle” için gururlanmak istemeseniz de emeğinizi hatırlayıp nasıl övüneceğinizi düşünün. Çünkü bütün parçalar karma karışıkken, başlamak ve devam etmek bile çok zorken “alt tarafı bir puzzle” değildi. Bitmiş haliyle her şey basit görünür.
O yüzden şimdi hepimiz, o yayıntının başına geçelim ve ne zaman tamamlanacağını umursamadan parçaları birleştirmeye başlayalım. Yapalım, bozalım... (Nitekim puzzle’ın Türkçesi de budur ve anlatmak istediklerimi iki kelimeyle ifade eder.) Tamamlandığını hissettiğimizde (mutlaka hissedersiniz) onu hoş bir çerçeveye geçirelim ve evimizin en güzel köşesine asalım. Artık biz de gururla eserimize bakıp “Tüm emeklerime değdi” diyebiliriz.
Comments